Duyguların bulanıklığında değişime özlem!
"Hayatta Kalanlar" kitabı ve zihnimi bulandıranlar üzerine...
Bir eski dostu anıyorum bir süredir. İskandinav uzaklığının tuhaf ama anlamlı yakınlığında başımı döndüren “Hayatta Kalanlar” adlı kitabı… Bu kitabı okumamın üstünden üç yıl kadar geçti. Hiç tanıdık olmayan bir coğrafyanın bu denli tanıdık itirafları bizi biz yapanın ne kadar derin olduğunu gösteriyor bence. Bir ailenin, kardeşlerin ve kişinin içsel dönüşümünün çok derinlikli bir anlatımını yapmış Alex Schulman.
Kurgusu kimine göre tahmin edilebilir olmuş kimine göre müthiş şaşırtıcı ama ben burada kurgudan çok duygu ve davranışların kişi ve çevresi üstündeki etkisiyle ilgilendim. Elbette bu demek değil ki kurguyu sevmedim. Aksine kurgu da gerçekten çok başarılıydı, teknik de. Zamanlar arasındaki geçiş duyguların ve olaylara verilen tepkilerin en iyi anlatımı olmuş.
Kitaptaki duygular ve davranışlar nedenini bilmediğim şekilde bir süredir zihnimde dolaşıyor. Her ne kadar ilk okuduğum zamanlarda da çok etkilensem de şimdi durduk yere nereden çıktığını merak ediyorum… Çocukluğun yetişkinliğe payını hafife almamız gerektiğini artık biliyoruz. Fakat, bunu normalin dışında bir normallik olarak aldığımızı ve buna alışmayı tercih ettiğimizi düşünüyorum. Beyin tanıdık olana tutunur sonuçta. Ardından değişmek fikri geliyor, tıpkı kitapta olduğu gibi değişmeye duyulan özlemi görüyorum. Çünkü iyileşmeye duyulan özlem o aynı zamanda… Kitapta çok açık bir değişim metaforu ya da teması yok. Sadece kişinin duygularından yola çıkarak yaşanan acıları anlamlandırma çabaları bana değişimi hatırlatıyor.
Bir kitap ne kadar evrensel olabilirse o kadar evrensel olmuş… Diliyse o kadar süssüz, net ve açık ki. Çok keyifli akıp gidiyor… Konunun yazarın kendi yaşamına değindiğini biliyoruz. Benim en şaşırdığım nokta kitabın yazılma kararının verildiği an oldu. Bunun gerçekliği bizim gibi aile bağını çok daha önde tutan topluluklar için bir miktar tuhaf olabiliyor. Yine de bazı durumlarda duyguların neredeyse aynı olması ilginç geliyor banaa…
Değişime…
Bir süredir değişime gebe olduğunu düşündüğüm hayatımın değişim değil, durma halinde olduğunu fark ettim. Değişme amacıyla tamamen durup o anların gelmesini beklemişim ve elimde olmayan sebeplerin yollarımı uzatması, değişimin hiç gelmeme tehlikesiyle sonuçlanmak üzereyken bunu fark etmişim. Ülke değiştirme kararımızın bir türlü çeşitli sorunlardan kaynaklı sonuçlanamaması, işimizin bu sebeple sekteye uğraması ve oturum ve çalışma için başvurduğumuz ülkenin bizi sadece almak istemediği bir sayıdan ibaret görmesi kırıcı oldu galiba 🙂. Beklemenin ve davranışların öfkesiyle bir ülkeyle davalık olduk ve gitme ihtimalimiz ne kadar uzadı hevesimiz ne kadar kaldı bilmiyoruz. İstenmediği iki toprak arasında sıkışıp kalmış bir heves…
Şimdi değişim ihtiyacıyla durdurduğum hayatımın gördüğü zararın bendeki etkisini gerçek değişim olarak alıyorum ve biraz acılı bu yolun bana verdiği güzel şeyler olduğunu pek tabii görüyorum. Geriye döndüğümde benzer şeyleri yaşamak istemediğimi, aynı şeylerin bu değişime gebe olmasına rağmen bir daha asla olmamasını istediğimi biliyorum. İnsanım ne de olsa 🙂.
Hoşça kal.
EZA
Ülke değiştirme kararımızın bir türlü çeşitli sorunlardan kaynaklı sonuçlanamaması, işimizin bu sebeple sekteye uğraması ve oturum ve çalışma için başvurduğumuz ülkenin bizi sadece almak istemediği bir sayıdan ibaret görmesi kırıcı oldu galiba 🙂. Beklemenin ve davranışların öfkesiyle bir ülkeyle davalık olduk ve gitme ihtimalimiz ne kadar uzadı hevesimiz ne kadar kaldı bilmiyoruz. İstenmediği iki toprak arasında sıkışıp kalmış bir heves…
Teşekkürler .